Sende Mi Çalışan Annesin?

çalışan,anneler

Bu resim işe başladığım ilk gün. Gün bitimi eve koşa koşa gelip onu koklayıp sarmaladığım ilk an… O yüzden aşırı özlem içerir.
Sende çalışan,her sabah yavrunu koklayıpta bırakmaya kıyamayan anne misin? Evet bende öyleyim.
Geçen gün beni takip eden bir annemiz mesaj atmış.
“Gülşah hanım işe başlayalı 2 gün oldu fakat istifa edeceğim, dayanamıyorum” diye. Okurken bile kulağıma sözleri ağlamaklı geldi.
Aslında konu buradan çıktı. Ne zamandır bende çalışan bir anne olarak bu konuya değinmek istiyordum.
Hem ona hem de yeni işe başlayıp içinde fırtınalar kopan annelerimize gelsin.

Bir anne olarak ana rahmimize düştüğü an onlarla birlikte hareket ediyoruz. Yatıyoruz, kalkıyoruz, geziyoruz, markete gidiyoruz, tatile gidiyoruz. Böylelikle 9 ay geçiyor ve kucağımıza aldığımızda varlığından hiç kopmak istemiyoruz. Böylelikle öyle alışıyoruz ki bir bakmışsınız bağımlı oluyoruz. Onsuz hiç bir şey yapamaz hale geliyoruz.
Bunları yaparken bunaldığımız vakitler olmuyor mu? Elbette oluyor. Aslında işe başlamak bize burada kocaman büyük bir fırsat oluyor.

Ben her annenin en az 1 sene boyunca çocuğunu kendi büyütmesi taraftarıyım. Şimdi diyorsunuz belki içinizden “Ah! Gülşah hanım ben daha 2 aylıkken bıraktım” diye. Şartlarınız uyuyorsa bir çocuğunun kendi kendine dönmesini, emeklemesini, ek gıdaya geçiş aşamalarını annenin ilgilenmesi taraftarıyım.
0-1 yaş anne ve bebek arasında güvenin temel atıldığı dönemdir. Burada ne ekerseniz ileride çocuğunuzun hayatında onu biçersiniz. Ana temel aşamalar ne kadar anneyle aşılırsa o kadar başarılı olacağının inancındayım.

Bende öğretmenim. Oğlum doğmadan önce diyordum “4-5 aylık olunca artık büyüyor, iş aramaya başlarım. Ama tabi ki evdeki hesap çarşıya uymadı ve 4-5 aylık daha ek gıdaya geçmemiş bir bebeği nasıl bırakırdım. Şartlarımızı buna göre kurarak 14 aylığa kadar kendim baktım oğluma.
14 aylıkken part time olarak çok şükür öğretmenliğe başladım ve hala çalışmaya devam etmekteyim. Haftanın 2 günü çalışıyorum 5 gün onunla ilgileniyorum.
İşiniz oldu ve şu gün başlayacaksınız dendi. Tamam başlayacağım ama nasıl? İçimi hüzün kapladı. Gözlerim ona baktıkça dolup dolup taştı. Ama dedim “Gülşah bir tek sen çalışmıyorsun. Her şeyin daha da güzel olması için bir adım atmalısın”.
O sabah kalktım ve odasına giderek odasının kokusunu içime çektim yanına gidemedim ya uyanırsa elim ayağıma karışır işe gecikme korkusu.. Uzaktan baktım ve arkamı dönüp çıktım gittim.

Öğretmenlik mesleğini seçerken hep ileride kuracağım aile günlerimi düşünmüştüm.
Benim kadar şanslı olmayan daha 2 aylıkken bebeklerini bırakmak zorunda olan annelerimide yürekten alkışlıyorum.
5 gün boyunca çalışcaksın belki ama eve koşa koşa gidecein bir sebebin var.
Onlara tavsiyem bebeğiniz daha küçük aylarda olsa bile işten gelince öpün,koklayın,bol bol konuşun, kaliteli vakit geçirmeye çalışın. Şarkılar söyleyip,minik oyunlar oynamaya çalışın .

Bend şimdi diyorum ki iyi ki işe gitmişim. Çünkü okulu bitirdikten sonra 12 yıldır çalışıyorum. Alışkınım. Öğretmenlik hayatını öyle özlemişim ki, sürekli üretmeyi, bir şeyler göstermeyi, öğretmeyi…
Ruhuma, bedenime kendime geldim diyebilirim. Maddi kazanç sağlamak her annenin hakkı olduğunu düşünüyorum. Güçlü anneler olsun ki güçlü ayakları yere basan çocuklar yetiştirelim. 🙂

Umarım bu yazdıklarım işe başlamaya fırsat bulamayan, arada kalan annelerimizi cesaretlendiren bir yazı olmuştur.
Sevgiyle kalın, başka bir yazıda görüşmek üzere =)

Hayata İttirilen Çocuklar

Son zamanlarda kendi çevremde gözlemleyerek ,içimde hissettiğim düşüncedir aslında…Bu yüzden bu başlığı attım. Hayata ittirilen çocuklar… Bebekler anne karnında minicik bir su tanesiyken bir mucize ile elleri,ayakları,hayati organları ile  ilerleyen aylarda tam bir vücut halini alıyorlar. Bu dönemde sessizce beklediğimiz,dışarıdan hiç bir müdahalede bulunamadığımız dönemdir. 9 ay boyunca bekleriz “Bir doğsun,şunu da yapacağım,bir doğsun şunu da öğreteceğim, bir doğsun bak neler alacağım… ” vs. gibi cümleler annelerin dillerinden eksilmez. Ve mucizemiz doğar,kollarımızın arasına doktorlar tarafından bırakılıverilir.

Dilerim ki her anne bebeğini doya doya 6.ay dolana kadar emzirir. İşte şimdi yavaş yavaş ittirilen bölüme gelinir.Daha 4 aylıkken “Acaba ek gıdaya başlasam mı? Acaba daha kilo alır mı? Acaba şu sebzeyi versem bir şey olur mu?” verme sevgili annem verme. Bir çocuğun en büyük hakkı annesini 6 ay dolu dolu sadece emmektir.( Tabi bebeğinin kilosu sınırdan aşağı olup ve emziremeyen anneler için gibi bu durumlar hariçlik gösterir.) Sen bunları düşünüyorken çocuğunun sindirim sistemi buna zaten hazır değildir.

Çocuk biraz daha büyür,tamam ek gıdaya da bir türlü geçti acaba ne zaman emekler? Eyvah! annelerin yeni korkusu bu olur.Yeni bir gelişim görevi 😀 “Filankinin çocuğu 7 aylık emeklemiş,benimki de emeklemeli. Falancının kızı 9 aylık yürümüş benimki de yürümeli “diye içi içini yer. Bir dur sevgili anne,dur. Sakin ol. Senin unutmaman gereken aslında tek şey vardır.Her çocuğun gelişimi kendine özgüdür. O gelişim içerisinde sen ne kadar çocuğu ittirirsen itir,gitmez, gidemez. Çünkü kendi içindeki görevini tamamlamayı,olgunlaşmayı bekler.

Uras 8 aylıkken tek başına daha yeni oturmaya başladı.10 aylığa kadar yerde hep sürünerek evde gezdi. 10 aylık oldu, ondan sonra emeklemeye başladı. Sonra tam yürüyebilmesi için aradan tam 5 ay daha geçti ve 15 aylıkken ayakları kendini hazır hissetti ve olgunlaştı  yürümeye başladı. Bu esnada hiç çekince içinde olmadım. Kıyaslama kesinlikle yapmadım . Zaten bir anne babanın çocuğuna yapacağı en büyük kötülüklerden biri kendi çocuğunu başkalarıyla kıyaslamak. Etrafımda yok muydu?  Arkadaşlarımın bir sürü çocuğu vardı daha erken emekleyen daha erken yürüyen . Ama biliyordum ki görevini tamamlayınca yürüyecek 🙂

Bu aynı şekilde ilerleyen zamanlarda diğer gelişim görevleri içinde geçerlidir. Konuşması,bir şeyler öğrenmesi ve ifade etmesi,ilerleyen hayatında okumayı yazmayı öğrenmesi… Bu uzar gider.

Benim anlatmak istediğim çocuğunu şu hayatta en iyi bilen kişi annedir. Çevrenizde “Aaaaa seninki daha konuşmuyor mu? Emeklemiyor mu? ” diye size vıdı vıdı edenlere daha güzel bir açıklama yapın diye aslında bu yazım. Bunlardan etkilenerek çocuğunuzu zorla ittirmeyin,hazır olmadığı kalıplara sokmayın. Siz sadece onu destekleyin,işte o zaman güven verici anne olursunuz,ittiren anne değil 🙂

Sende bu durumdaysan ve birazda olsa aklındakileri değiştirebilme imkanım olduysa ne mutlu bana ne mutlu sana sevgili annem.. <3

Bir başka yazıda görüşmek üzere..

Sevgiyle…

Kimdir Bu Şanslı Anne?

Kimdir bu şanslı anne diye düşünen vardır belki…Nerden çıktı ? 🙂 Durun anlatıyorum.

Gülşah MUTLU ben. 28 EKİM 1987 Lüleburgaz doğumluyum. Atatürk’ün “Efendiler yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz” dediği günde tarihe kazınan 28 Ekim’de dünyaya gelmişim. Lüleburgaz doğumluyum ama bebekliğim, çocukluğum, gençliğim hep Tekirdağ’da geçti. Babam tarafı Bulgaristan (Silistre) göçmeni annem tarafı Tekirdağ’ın yerlilerinden.

Çocukları kardeşim olduğunu öğrendikten sonra çok sevmeye başladım. Yaklaşık daha 7 yaşındayken. Annem gerekirse çarşıya gider benim yaşım 8, kardeşimi uyutur, annem mamasını bıraktıysa beslerdim. Oyun oynardım. Daha burada başladı işte çocuk sevdam. 🙂 Hala kardeşim beni küçük annem diye sever 🙂

Tekirdağ Meslek lisesi Çocuk Gelişimi Bölümü mezunuyum. Baktım ki bu iş gerçekten çok zevkli neden hayatımın merkezine alacağım bir işim olmasın dedim. Öss ‘ye girdikten sonra Trakya Üniversitesi Tekirdağ Meslek Yüksek Okulunu  kazandım. Tabi 2 yıl içinde okulum bitti. Aslında mesleğimin kırılma noktası tamda burada başladı.

İçimdeki meslek aşkı beni Malkara’nın yemyeşil köylerinde öğretmenlik yapacak kadar oralara kadar götürdü. 2006 da göreve başladım.Öyle güzel anılarım oldu ki köy hayatı yaşayan çocuklarla,2.sene kendi isteğim ile gittim. Hala hatırladığımda durur bir içlenirim,çünkü köyde öğretmenlik yapmak çok çok başka bir duygudur. Çocukları, velisi, öğretmnene verdikleri değer hep çok iyidir.  Çaktırmayın bu arada şuanda o öğrencilerim lisedeler 😀 Malkara’da,Tekirdağ’da, İstanbul’da ana sınıfı öğretmenliği yaptım. Otizmli ve zihinsel engelli çocuklara çalıştım. Mesleğimde 12.yılımı çalışıyorum. Bu arada üniversitede tanıştığım hayat arkadaşım,eşim  ile 2011 yılında evlendik. Nikahta keramet vardır derler ya 🙂  5 yıl sonra Dgs sınavına girdim ve gerçekten hiç çalışmadan sınavı kazandım. Anadolu Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği’ne  dikey geçiş yaptım. Derken onu da 2 yılda bitirdim ve gelsin Kpss.. Tabi kpss geldi de,benden gitmek bilmedi.:) 2 yıl üst üste hazırlandım.

Eşim 2.senesi askere gitti ,o askeriyeye kapandı, bende eve.6 ay kimseye gitmedim, gezmedim. Gecem gündüzüm ders olmuştu. Tabi sınav ne mi oldu? Olmadı ucundan kaçtı gitti.. Bu konuda şanssızdım .Sonra oluruna bıraktım. Mevsimler, hayat böyle akıp giderken yeteri kadar kendimi bunlardan mahrum bırakmıştım. Beni ciddi şekilde kpss ye hazırlanan arkadaşlarım iyi anlar. Dünya akar siz hep durursunuz. Artık boşverdim, senede 1 kere sınavına girip çıkıyorum 🙂 Hayat gerçekten böle daha güzel.

Sonra günlerden bir gün oğlumu aldım kucağıma 04.12.2015 te.. O doğdu,onunla birlikte bende doğdum. Hayatımıza ,en büyükte kendi varlığına şans getirsin diye ismini Selim Uras koyduk. Aklı başında şanslı bir insan olsun diye.. Yaklaşık 10 aylık falandı Uras ,kardeşim dedi ki “Abla sen neden kendine bir hesap açmıyorsun?” dedi. Bende dedim ki ” Tek hesapta nasıl 2 hesap yürütülür?” tabi şimdi kurdu oldum 🙂 Madem oğlumun isminin anlamı şanslı kişi bende Şanslı anne diye hesap açıyım o zaman dedim. Durum aslında sadece bundan ibaret.

İlk açtığım postlarda ben oğluma ne yapıyorsam, neyden yararlanıyorsam o şekilde sadece orada paylaşım yapmaktı. Sonra ne olduğunu anlamadım. Bir baktım 10 binler ,sonra 20binler 30 binler derken oğlum için kendime yaptığım yoğurt tarifimi herkesle paylaştım. Şuanda binlerce eve giriyor.Öyle derken 40 ve 50 binleri bulan bir hesap haline geldim. Herkesin sorusuna elimden geldiğince cevap vermeye çalışıyorum. Her bebek temel besin olan tatlı yoğurt yesin, annelerde taş gibi sert yoğurt yapsın istiyorum. 🙂

Beni özveriyle en başından bu yana takip eden annelere ve yeni gelen annelere hepsine selam olsun 🙂 Takip eden herkese ama herkese çok teşekkür ederim.

Benimle tanıştığınıza umarım memnun olmuşunuzdur. 🙂

Tüm bebişlere ve annelerine Sevgilerimle… <3

Bağırmayan Anne Baba olmak

“Bu kitabı yazma amacım; öncelikle çocuklarınızla ilişkinizden başlayarak ,dünyayı tek tek ,ilişki ilişki sakinleştirmek.” diye başlamış yazar.Gerçekten aynen öyle. Küçükten büyüğü doğru ilişkilerde etki yaratma aslında amacı.

Kitap sürekli bağırıp çağıran kişiliklere, evde bu yüzden huzuru eksik edenlere, bağırmanın sizin için çözüm olamayacağına ,bunun yerine sakin kalarak kelimeleri özenerek karşıdaki kişiyle iletişim haline geçilmesi gerektiğini anlatmış.

Ben kitabı okurken aslında bir kişisel gelişim kitabı okuduğumu hissettim.
Ama öyle bir anlatmış ki çocuğunuzla harmanlayarak bağırmadan hayata nasıl sesleneceğiz ile ilgili…
Kitaptaki bazı kesitleri not aldım .En önemlilerinden bir tanesi de “Kelime dağarcığınızı  geliştirin” di. İnsanoğlu dünyaya boş bir şekilde gelir .Çevremizdeki uyarıcılarla şekillenir, dillenir, öğrenir ve biz oluruz. Biz olurken karşımızdaki ile bağımızı en kuvvetli tutacak nokta dildir.Dillimizi ne kadar etkili, çeşitli kullanırsak karşı taraf bizi çok daha rahat anlamış olur. Çocuklarımıza da aynen bu şekilde bir olay karşısında “YAPMA” diyeceğimize, yapma kelimesinin altında yatan nedenleri anlatmamız gerekir. Anlatırken de tutunacağımız dal, kelime dağarcığımızdır.

Ama en çok altını çizdiğim diğer bir cümle ise “Kendinizi yatıştırmayı öğrendikçe prensipleri uygulamak kolaylaşır. Sakin kalmak yer yaratmaktır.” Bu kitabı okuduktan sonra çocuğunuzla veya herhangi bir kişiyle tartışma yaşarken gerçekten sakin davranıyorsunuz. Sihir gibi bir etki yaratıyor üzerinizde. Zaten yazarda bunu istiyormuş. Kendi sinirinize hakim olmadıkça siz sizlikten çıkar ve çocuğunuzla aranızda başka uçurumlar açmaya davetiye çıkarırsınız. Kitapta bazı hikayelere örnek vermiş gerçekten böyle durumla yüz yüze geldiğinizde etkisi olduğunuzu göreceksiniz.

Şimdi diyeceksiniz ki Gülşah hanım öyle anlar geliyor ki gel de çığlık atıp bağırma değil mi 🙂 Yeri geliyor bende kendini zorluyorum son sınırıma kadar, tutuyorum ve oradan uzaklaşıyorum. Olaya mola veriyorum. Uras nerdeyse 2 yaşında ve artık her şeyi anlıyor. Bu yüzden her şey daha da keyifli hal alıyor. O anda geçerli bir sebebi açıkça söylüyorum ve kenara çekiliyorum, ağlayıp bağırmaya devam ediyor ama beli bir süre sonra susuyor 🙂  Hatta kitap da “Mola” konusuna yer vermiş. Bu etkili çözümlerden bir tanesi.
Sevgili anneler ve okuyan varsa babalar 🙂 Ben kitabı çok beğendim çünkü hayatınızda değişikliğe yer açacak bir kitap .
Tavsiyemdir, okunmalı.

Eyvah ! Ek Gıdaya Geçtim

EYVAH EYVAH ! Ne yapacağız şimdi? Ek gıdaya geçtik, Eee.. biz ne yer ne içeriz? gibi cümlelerle kafanızın içinin dolu olduğunu buradan görüyorum 🙂 Sakin olun annelerim, bebeğinizin her şey den önce sakin bir anneye ihtiyacı var.

Öncelikle korku ve telaşınızı bir yere bırakmanızı rica edeceğim. Bunu bırakırsanız göreceksiniz her şey ip söküğü gibi gelecek.

Oğlum 6. ayına gelene kadar dolu dolu anne sütü emdi. Dilerim her bebek bu şekilde şu dünyadaki en güzel besinle bu aylarını atlatır. Her anne gibi benimde korkularım yok muydu sanıyorsunuz, tabi ki vardı ama minimum seviyede..

6.ayında kontrole götürdüğümde her ay 800gr-1kilo alan çocuk o ay sadece 250gr almıştı. O an tartıdan çocuğumu alırken öyle kötü oldum ki. Doktorumuz artık ek gıdaya başlamanın şart olduğunu söyledi ve onun önermeleriyle ek gıdaya geçişimizi yaptık.

Lütfen sizde ilk ek gıdaya geçişte kafanızdaki her şeyi doktorunuza sorun, rehberiniz o olsun. O site, bu anne, teyzen, anneannen vs. değil..Bazı doktorlar sebze ve yoğurt ağırlıklı başlatır, bazı doktorlarda meyve yoğurt ağırlıklı.. Biz meyve ve yoğurt ağırlıklı başladık. Zaten yoğurdu 5,5 aylık itibari ile tattırmaya başlamıştım. İlk meyve olarak elmanın suyunu cam rendede rendeleyerek vermiştim. Sevmişti de 🙂 Ağzını şapırdatarak içmişti. 3 gün kuralına uygun olarak elmayı tamamladım ve sebzeye geçtim.

Çok kısa 3 gün kuralını hiç duymayanlar içinde biraz bahsedeyim.                                                                                                                                           İlk defa vereceğiniz besinin 1 çay kaşığından gün gün 3 çay kaşığına çıkarmak.

Örneğin ilk defa havuç vereceksiniz.

1.gün 1 çay kaşığı verilir.

2.gün 2 çay kaşığı

3..gün 3 çay kaşığı verilir.

Vücudunda veya yüzünde herhangi bir reaksiyona uğrayıp alerji olmuş mu diye bakılır. Bunu önlem açısından yapmak önemlidir.

Sebzeleri buharda pişirici aparatım vardı, hep onunla buharda haşlayıp ezipte verdim. Sakın suda kaynatmayın, bütün vitamini suya gider çünkü.Bebeğinize verecek bir şey kalmaz 🙂

6. ayda ayına ve mevsimine uygun yiyecekler tattırılır, içirilir. 6.ay TADIM ayıdır.

7.ayda artık çeşitlerimiz çoğalır, kahvaltılarda lor ve labne yaparak bebeğinize yedirebilirsiniz. 1/4 yumurta sarısı ile başlayabilirsiniz.Kahvaltı karışımları yapabilirsiniz. Püreler, irmikli mamalar,muhallebiler (ben hiç vermedim desem yeridir)  yapabilirsiniz. Bu ay sonu çorbalara geçebilirsiniz.

8.ayda artık daha da büyümüştür, damak yapıları daha da sertleşmiştir. Dişleri çıkan bebeklerde vardır onlar hele katı gıdaya vermekten hiç sakınmamalıdır. Püreleri atın kenara, gelsin çorbalar, gelsin pankekler, türlü türlü yemekler 🙂 İnstagram sayfama zaten baktığınızda tariflerimin geneli +8dir.8.ay çorba ayıdır, tavuk suyu da katarak çorbalarınızı lezzetlendirebilirsiniz. Tarhana verebilirsiniz. Sebze çorbaları verebilirsiniz. Yoğurt çorbalarının türevlerini verebilirsiniz.Daha önceki yazımda yazmıştım 8 aylık bebeklerde Blw yöntem ile katı gıdalar diye, inceleyebilirsiniz.

9.aya geldiğinde ilikli kemikli kaynanan suları çorba ve yemeklerine katabilirsiniz. Et suyunun ağır olduğunu düşünüyorum bu yüzden +9 diyorum Fakat kuzu etinin suyu verildiğinde +7de başlatan doktorlarımız var. Et ilk yedirdiğimde önce kuzu eti ile başladım sonra kuzu ve dana karıştırdım. Hep yağsız kıyma şeklinde aldım. Sayfamda et suyunun da tavuk suyunun da tarifi vardır inceleyebilirsiniz.

10.11.12 aylarda artık siz evde ne yerseniz aynısını ona da yedirebilirsiniz. Tabi tuzsuz veya çok çok az tuzlu,salçası az,yağı az şekilde.Bunları çok tüketiyorsanız ailecek o zaman yine bebişe ayrı yapmak zorundasınız 🙂

Önemli olan 1 yaşa kadar alerjen olan besinler vardır bunları vermemek.

1.si çilek 2.si yumurta akı 3.sü domates 4.sü bal

Pekmezden de uzak durun derim, çünkü bir pekmezi yapmak için 200 derecede pişirilmesi gerekiyormuş. Bunun yerine özler var,keçiboynuzu özü mesela..Öz yapılırken en fazla 45-50 derecede soğuk sıkım şeklinde yapılıyormuş. Bunu bebeğe yedirmek çok daa faydalıymış.

Ben sadece 22 aylık bir anneyim. Naçizane denedim, yazdım, çizdim, yedirdim, içirdim bu günleri gördük çok şükür. Dediğim gibi size öneri olsun bu yazdıklarım ama siz yine de doktorunuzu rehber edinin .

Vakit ayırıp okuduğunuz için çok teşekkür ederim ,bebeğinizle birlikte sağlıklı ek gıdalı günler dilerim 🙂

 

Sütten Kesme Hikayemiz

Biliyorum ki herkesin merak ettiği konulardan biride bebeğimi sütten nasıl kesebilirim? 1cc si bile mucize olan anne sütünün gelmesi için bin bir türlü yol ararız. Anne olarak loğusalık sendromuna girmemek için elimizden geleni yaparız. Yaptım da. Eminim ki emziren anne olarak sizde yapmışsınızdır ve hep dedim doktorların da öngördüğü gibi 24 aylık yani tam 2 yaşına kadar emzireceğim diye..

Fakat hayaller ve gerçekler bazen örtüşmeyebiliyor. Ben sütten neden mi kestim?

Uras doğduğunda bu yana anne memesine çok düşkündü. Zaten ilk 6 ay anne sütünden başka bir besin vermedim. Dilerim ki her anne bu şekilde bebeğini 6.ayına kadar getirir. 6.ayı gelmesiyle birlikte aralara ek gıdaya serpiştirip süte hep devam ettik.

Fakat artık 21 aylık ..Şu sıra sabah kahvaltılarını kesti, akşam yemeklerini canı isterse yemeye başladı. En çok sevdiği muzu bile yememeye başladı. Aslında diğer bir kötü tarafı da dışarı da, parkta ,sokakta, tanımadığımız amca-teyze yanında meme istemeye başladı. Buda beni çok zor duruma düşüren anlardan biriydi. Zaten gece uykularımız doğduğundan bu yana yok. Emdiği için sürekli bir gece kalkma alışkanlığı vardı. Bu arada 21 aydır da kesintisiz uyumakta nedir? Böyle bir hisside unuttum 😀 Bu gibi sebeplerden dolayı artık doğru zamandır deyip tamamen kesmeye karar verdim.

-Ama tabi ki birden tamamen kesmedim. Öncelikle zaten haftanın 2 günü çalıştığım için 2 gün gündüz hiç vermedim. Diğer günler gündüz normalde 4-5 defa veriyorsam 2 ye düşürdüm.

-Sonra geceleri her kalktığında süt vermemeye başladım. 3 kere kalkıyorsa 2 keresinde verdim. Diğer birinde su verdim veya hiç bir şey vermeyerek salladım uyumasını sağladım.

-Bu şekilde 2-3 ay geçirdik. Zamanla gündüzleri 1 defe geceleri 1 defaya düşürdüm ve tam 20 ay 20 günlükken “Tamam dedim artık hazır gibi duruyoruz bu gece kalkarsa artık vermeyeceğim.

-24 Ağustos’ta o gece saat 23.00 gibi kalktı vermedim, salladım. Meme vermeyeceğimi anlayınca daha da hırçınlaştı. Ağladı. Ayaklarıyla bacaklarıma vurdu. Hem uyuyor ama hem de vücut diliyle meme emememenin hırçınlığını yaşattı. Sabah 5 e kadar bu şekilde geçirdik. Çok zor bir geceydi ve sabaha karşı çok ağladı yüreğim dayanmadı meme verdim ve uykuya daldı gitti. İkimizde uyuduk.Sanırım bu süreçte yaptığım tek yanlıştı. Siz keserseniz dayanın arkadaşlar. Vermeyin.

-1. günün sabahı tekrar meme isteyince oturttum dizlerime ve konuştum “Sen büyüdün oğlum, artık meme emmeyeceksin, bebekler emiyor meme”vb. gibi.. Bana dudaklarını  büktü ve gözleri doldu. O anı anlatamam herhalde. Benimde gözlerim doldu ve o an içime oturdu,içim parçalandı desem yeridir. Göğsüme bakmak istedi ve yara bandıyla yapıştırdım. Ucunu göremediği için “yara olmuş, çok acıyor oğlum” dedim.Yara bandı şeffaftı belki de bu yüzden tekrardan üstelemedi o an bakmak için. Sizde bu yöntemle bıraktıracaksınız şeffaf yara bandı almanızı öneririm. Aynen resimdeki gibi yapıştırdım ve birde  kesinlikle yakaları açık badi , t-shirt giymemenizi de öneririm. Çocuğun aklına gelmemesi için… Badilerin hep tersini giydim 😀

-2.günün gecesi yine 23.00 gibi yatırdım bu sefer gece 03.00 te kalktı.Yine sabaha kadar salladım.

3.günün sabahı tekrar istedi yine aynı şeyleri tekrarladım. O gece aynı saatlerde yatırdım ve sabah 05.00 e kadar uyudu. Kalktığında tekrar salladım ve uyutmaya çalıştım.

Şükür ki ilk 3 günü bu şekilde atltık.4.günde 1 defa geldi açmaya kalkıştı gösterdim istemedi ve o gece yatırdığımda hiç uyanmadı. Sabah 07.00de uyandı. Tabi sabah uykumu almış, şaşkın bir anne olarak güne başladım. 😀

Gerçekten dedikleri doğruymuş 3 günü atlattıktan sonra mucizevi şekilde istemiyorlar. Geceleri bazen kalkıyor su veriyorum yada hiç vermiyorum hafif pışpışlayınca tekrar uykuya dalıyor.

Son önemli 2 noktaya gelirsek göğüslerinizi hiç bebeğiniz emmediği için şişecektir, sertleşecektir. Bunun için çember veya bir örtü ile arkadan sıkın. Süt bezleri sıkışıyor rahat olamıyor. Gereğinden fazla şişip ağarırsa çok az sağabilirsiniz. Ama tamamen boşaltmayın çünkü süt salımı tekrar olur.

Diğer bir nokta ise sütün çekilmesi için baya araştırdım yarım limonu göğsünüzde saat yönünde çevirerek 2-3 dak. sürmek.Benim bu şekilde sütlerim 10.günde tamamen bitti. Zaman zaman oluyor ama çok az o da normalmiş.

Sütten kesmek için ketçap, mayonez, salça ,sabır taşı, acı , çay-kahve sürmekten kaçtım çünkü en sevdiği bağından bu şekilde koparamazdım.

İşte bizimde sütten kesme hikayemiz böyle arkadaşlar . Şu anda emmiyor ama aramızda daha başka bir bağ oluştu. Bunu sizde kesince anlayacaksınız zaten 🙂

Keseceklere kolaylık ve sabır diliyorum.